KAYSERİ’DEKİ SAĞLIKÇILARDAN ‘BEYAZ ÖNLÜKLÜLER GAZZE İÇİN AYAKTA’

Sabırla ve azimle zulme karşı duranlar olacağız.

Yayın: 07 Ekim 2024 - Pazartesi - Güncelleme: 07.10.2024 14:39:00
Editör -
Okuma Süresi: 15 dk.
Google News

 

Kayseri’deki hekim, diş hekimi, eczacı, tıp-diş ve eczacılık  fakültesi öğrencileri ve diğer tüm sağlıkçılar hep birlikte bir araya gelerek Gazze’deki soykırım için basın açıklamasında bulundular. Kayseri tabip odası, Kayseri Diş Hekimliği odası, Kayseri Eczacılar odası, Sağlık ve Medeniyet derneği il temsilciliği, SAY vakfı il temsilciği, Hayat vakfı il temsilciliği, Tabipsen il temsilciliği, Hekimsen il temsilciliği, Hekimbirsen il temsilciliği, Sağlıksen Kayseri şubesi, Türk Sağlıksen Kayseri şubesi, Tıp-diş hekimliği ve eczacılık fakültesi öğrencilerinin destek verdiği program oldukça kalabalık bir sağlıkçı kitlesi ve vatandaşların katılımı ile gerçekleşti.

Moderatörlüğünü Uz. Dr. İsa Üzüm’ün yaptığı program giriş konuşması ile başladı. Uz. Dr. İsa Üzüm katliamın 7 Ekim’den bu yana değil 27903 gündür devam ettiğini değeri olan her kavramın içinin boşaldığı bir dünyayı hep beraber izlendiğine vurgu yaptı. Gazze’ye atılan 83 bin ton patlayıcı ile on binlerce insanın  şehit olduğu, bunun da yaklaşık 20 bin çocuk, 12 bini kadın olmak üzere. Yaklaşık 100 bin yaralı, 2 milyon kişi de zorunlu göçe tabii tutulduğunu, 20 bin çocuğun da öksüz veya yetim kaldığını ifade etti.

Sağlıkçılar özelinde bakacak olursak yaklaşık 1200 sağlık çalışanı şehit edildi. Bunlardan 35 uzman doktor, 210 doktor, 50 diş hekimi ve diğer sağlık çalışanı olmak üzere yaklaşık 400 sağlık personelini tutuklu tutulduğunu ifade etti. Ayrıca ‘35’i hastane olmak üzere yaklaşık 200 sağlık kuruluşu ve 150 ambulans hizmet dışı kaldı. 60 bin gebe risk altında yaşamaya devam ederken bulaşıcı hastalıklarla enfekte hasta sayısı 1 milyonu aştığını belirtti. Ve özellikle gazzedeki sağlık çalışanları bütün dünyaya pusulalık ediyor, çünkü İsrail öldürüyor onlar ise yaşatmayı tercih ediyorlar’ dedi.

Bunun üzerine diğer kurum yetkilileri söz aldı. İlk olarak Kayseri Tabip odası başkanı Doç. Dr. M. İlhan Şahin yaptığı açıklamada ;

              Bugün burada toplanma sebebimizin, Gazze’de bir yıldır devam eden soykırımı "kınamak" ve siyonist İsrail devletini lanetlemekten ibaret olmadığını, aslında Gazze’de çalıştığı hastaneye getirilen yaralılar arasında oğlunun cansız bedenini gören Dr. Hamid Ebu Musa'nın, hastalarına bakarken sedye üzerinde yatan babasının cenazesine rastlayan Dr. Besim El Neccar'ın ve en yakınlarının cenazelerini bırakarak hastalarının tedavisine koşan, yaralıları narkoz veremeden ameliyat etmek zorunda kalan, gözleri yaşlı, yürekleri yaralı nice Filistinli meslektaşımızın acılarını biraz daha yakından hissetmek için buraya geldiğimizi ifade ederek, sağlık çalışanlarının çaresiz feryatlarını duymamız gerektiğini belirtti.

Kayseri Diş hekimi odası başkanı Dt. İlhan Karacalar ise;

Merhametin, şefkatin ve insanlığın adeta yok edildiği bu savaş derhal sona erdirilmesi gerektiğini, yaşadığımız bu coğrafyanın, tarih boyunca kardeşliğin, dostluğun ve barışın sembolü olduğunu, derhal! katliamlara dur denilmesini, barış için işbirliği yapılmasını, tüm insanların yaşamının korunması ve her türlü ayrımcılığa karşı durulmasını talep ettiklerini belirtti.

Kayseri Eczacılar odası başkanı Ecz. Uğur Nuri Akın ;

‘’Sivil halkın en  temel gereksinimlerine ulaşamamasına neden olmaktadır. İnsani yardımların bölgeye girişine izin verilmemesi nedeniyle başta bebekler ve çocuklar olmak üzere binlerce Filistinli temel gıdaya, temiz suya ve tıbbi malzemelere erişememektedir’’ diyerek geçmişe BM Genel Kurulu tarafından alınan birtakım kararlar ile işgaliin o zamandan bu yana en üst seviyeye çıktığına dikkat çekti. İki Devletli Çözüm” formülünün adil ve hakkaniyete uygun olarak gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı.

Tıp fakültesi öğrencisi Ertuğrul Ayrancı  ;

Gazzede şehit olan iki kişinin hikayesini paylaştı :

Yusuf Abu Mousa ve iki büyük kardeşi, Han Yunus şehrinde yaşıyorlardı. Nasır hastanesinde radyografi uzmanı babaları Muhammed Abu Musa, çocukları televizyonda en sevdikleri çizgi filmleri izleyebilsin diye, evlerine güneş panelleri yerleştirmişti.15 Ekim’de İsrail hava saldırısında vurulduğunda Yusuf evin çöken çatısı altında kalarak hayatını kaybetti.

Henüz daha yedi yaşındaydı.

Muhammed, "Yusuf'u en son, işe gitmeden hemen önce evin girişinde bana sarılmak için koştuğu zaman gördüm” diye anlatıyor:

"Ona biraz bisküvi ve muz verdikten sonra beni öptü ve veda etti. Doktor olmak istemesinin sebebi belki de beni sürekli hastaneye giderken görmesiydi”

 

Doktor Midhat Saidam’ın ise 15 Ekim akşamı dinlenmeye ihtiyacı vardı. 47 yaşındaki cerrah, Gazze Şehri'ndeki El Şifa hastanesinden bir haftadan fazla süredir ayrılmamıştı. O gece meslektaşlarına eve gideceğini söyledi. Birkaç saat sonra ise evinde düzenlenen saldırıda öldürüldü.

Meslektaşı Doktor Adnan Albursh, "Bu sakin, esprili ve iyi kalpli insan, ertesi sabah hastaneye cansız bir beden olarak döndü" dedi.

Albursh, 20 yılı aşkın süredir tanıdığı Midhat Saidam’ın, işine olan bağlılığından dolayı “durmak bilmeyen cerrah" olarak anıldığını anlatıyor.

El Şifa Hastanesi Plastik Cerrahi Bölümü Başkanı Doktor Ahmed El Mohallalati, "Doktorlardan herhangi biri herhangi bir zorlukla karşılaşırsa, bunu çözecek kişinin Dr. Saidam olduğunu bilirdi” diye anlatıyor.

"Onun ölümü sadece bu hastane için değil aynı zamanda mesleğimiz için de büyük bir kayıp" diyor.

 

Kayseri Sağlık ve Medeniyet derneği il temsilcisi Uz. Dr. Mustafa Karaağaç ;

Siyonizm denilen baş belası bir örgütün gençliği, nesli, tohumu, DNA'ları bozarak insan, hayvan, bitki ayrımı yapmaksızın dünyaya zulmettiğini, 3.yüzyılda kitap haline getirilmiş olan tevratlarına istinaden arzı mev’ud dedikleri toprakları işgal etme girişiminde bulunan Yahudilere lanetlediklerini, İsrail ve Yahudi mallarını daha ciddi olarak boykot etmemiz gerektiğini söyleyerek  ‘’çevremizdeki kişileri de  bu konuda daha duyarlı olmaları için uyarmanızı istirham ediyorum’’ diyerek boykota vurgu yaptı.  

 

SAY vakfı Kayseri il yönetim kurulu üyesi Prof. Dr. İbrahim Özcan ;

Gazze’yi bir turnusol kağıdına benzeterek, 2 milyar Müslümanın acizliğini tek başına göğüsleyen, bize insanlık dersi verenlerin değil insanlığın hayvanlardan bile aşağı düştüğünün ilanı olan, bize insanlığı, sabrı, cesareti, metaneti, ölümün ve hayatın anlamını hatırlatan şehir olduğunu ifade etti. ‘’Burada önünde durduğumuz 1205 yılındaki Gevher Nesibe tıp fakültesinin o yıllardaki en barbar kavim olan Moğolların bile dokunmadığı medreseyi ve günümüzün sözde çağdaş, modern teröristlerinin yerle bir ettiği hastaneleri, sağlık ocaklarını; öldürdüğü hekimleri, sağlık çalışanlarını gözünüzün önüne getirin lütfen. Kim daha barbar kim daha zalim’’ diyerek yaşanan zulma dikkat çekti.

Hayat Vakfı Kayseri Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Uz. Dr. Mustafa Birkin ;

Bulunduğumuz coğrafyada 107 yıl önce Türkler ve İngilizler arasında başlamış olan bu mücadelenin halen devam ettiğini söylemek mümkün olduğunu, milletimizin vatan savunması yaptığı şuuruna erişmesi gerektiğini belirterek Mehmet Akif’in ;

‘’ Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.’’ Dizeleri ile sözlerini tamamladı.

Diş Hekimliği fakültesi öğrencisi Ferhat Aydın ;

Gazzede şehit olan iki kişinin hikayesini paylaştı.

Mazen ve Ahmed Abu Assi

17 Ekim'de El Ehli Hastanesi'nde meydana gelen saldırıda hayatını kaybedenler arasında 17 yaşındaki Mazen ve 13 yaşındaki Ahmed kardeşler de vardı.

Lisede okuyan ve diş hekimi olmak isteyen ilk çocukları Mazen’e kavuşabilmek için Arafat ve eşi, sekiz yıl boyunca tüp bebek tedavisi görmüştü.

Babası, “O, tüm çocuklarım arasında en zeki olandı” diyor.

Öldürülen diğer oğlu Ahmed’i ise, “Ailedeki en güçlü, en cesur ve girişimci kişiydi. Evimizin yakınındaki küçük bir tezgahta oyuncak ve okul malzemeleri satardı” diye anlatıyor.

Arafat, küçük Faraj’ın ağlayarak kardeşlerini sorduğunu anlatıyor: "Ona, Allah’ın onları cennet için seçtiğini söylüyorum. Benim akıllı ve nazik oğullarım için orası daha iyi bir yer”

Nur Yousef al-Kharma

17 yaşında bir öğrenci olan Nur, amcasının anlatımına göre, 11 Ekim'de İsrail hava saldırısında öldürüldü. Gazze Şehri'nin 14 kilometre güneyindeki Deir al-Balah kasabasındaki aile evi vurulmuştu.

Muhammed el-Kharma, yeğeninin bombardıman nedeniyle başka bölgedeki akrabalarının yanına gitmek istediğini anlatıyor.

"Babası ondan evinde kalmasını istedi. O ev ertesi sabah bombalandı. Bu onun kaderiydi" diyor.

Nur lise sona gidiyordu ve her zaman doktor olmak istemişti.

Amcası, evin enkazından okul çantasının çıkarıldığını söyledi.

İçinde kitaplar ve bir günlük vardı. Sayfalardan birinde şöyle yazıyordu: "Ailemin benimle gurur duymasını istiyorum ve Allah'ın izniyle yüksek notlar alacağım."

 

Tabipsen Kayseri şubesi adına başkan Op. Dr. Mustafa Ballı;

‘’Yaklaşık bir yıl önceki gittiğim Endülüs turunda Gırnata’da 16. Yüzyılda milyonlarca Müslümanın katledişine Müslümanlar olarak müdahil olamayışımız beni derinden yaralamış, kendimi suçlu hissetmiştim. Bundan 2 ay sonra 21. Yüzyılda  yanı başımızda, Müslüman ülkelerin ortasında  Gazze’de aynı katliamı yaşadık ve yine bir şey yapamadık..Ordularımız vardı çıkaramadık, uçaklarımız vardı uçuramadık, silahlarımız vardı kullanamadık. Affet bizi Gazze yine gelemedik’’ diyerek toplum olarak acziyetimizi ifade etti.

Hekimsen Kayseri şube başkanı Dr. Şule Çelebi ;

‘’Biz Hekimler ve sağlık çalışanları olarak bir hastanın tedavisi için,bir kişinin canını kurtarmak için canla başla çalışırken bir yerlerde adına savaş dedikleri bir katliam yapılıyor. Kadın çocuk yaşlı sivil demeden insanların evlerinde, okullarında, hastanelerde üzerlerine bomba yağıyor ve yüzlerce binlerce kişi yok ediliyor. İnsan hayatı değerlidir. Buna her ne nedenle olursa olsun başka bir kişi ,bir devlet son veremez’’ diyerek savaşın barış ve ölümü tercih edenler arasında gerçekleştiğini vurguladı.

Hekim birliği sendikası yönetim kurulu üyesi Doç.Dr. Hasan Onur Arık ;

‘’Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz 90 yıldır, Filistinli kardeşlerimiz 70 yıldır zulüm altındalar. Bu mücadele hak ve batılın mücadelesi olup kıyamete kadar devam edecek. Biz de bu süreçte her daim haktan yana olmayı sürdüreceğiz’’ dedi.

 

Sağlıksen Kayseri şube başkan yardımcısı Gökmen Atabey ;

Uluslararası toplumun  medeni (!) Avrupanın, Gazze’deki soykırımı film izler gibi izlemediğini, Gazze’de başını kuma gömdüğünü ve insan hakları örgütlerinin üç maymunu oynadığını ifade ederek, ‘’Dünya Sağlık Örgütünden ses çıktığını duydunuz mu? İnsan hakları savunucularından haber var mı?’’ diye sordu.

Çocuğunu bacağına yazdığı yazı ile bulan babanın acısı ciğerimizi yakıyor! Katledilen annesini saçından teşhis eden kız çocuğunun feryadı içimizi acıtıyor! diye haykırdı. Ve ‘’Başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırları dahilinde coğrafi bütünlüğü sağlanmış bağımsız ve egemen Filistin devletinin tanınması şarttır!’’ sözlerini bitirdi.

Eczacılık fakültesi öğrencisi Sinan Taştan ;

Gazzede şehit olan iki kişinin hikayesini paylaştı.

Safaa Nezar Hassouna

26 yaşındaki eczacı Safaa Nezar Hassouna, 17 Ekim'de güneydeki Refah kentinde düzenlenen hava saldırısında öldürülmüştü.

Evleri vurulduğunda üç aylık kızı Elyana ve kocasının yanında uyuyordu.

Safaa İngiltere'de emekli doktor olan amcası Ömer Hassouna, genç eczacının aynı evdeki anne ve babasının saldırıdan kurtulduğunu ancak perişan olduklarını anlatıyor. Amca Ömer, "Safaa kibardı, yardımseverdi ve herkes tarafından seviliyordu” diyor:

“Bir yeğenimi kaybettim. Gazze'deki sivillerin tamamının ölümü gibi onun ölümü de adil değil. Şu anda onlarla Gazze'de olmayı tercih ederdim, burada kendimi çok umutsuz hissediyorum."

Lurin Azzam Abuhalima

30 yaşındaki genç kadın, teyzesinin yanında kalmak için Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nusayrat Mülteci Kampı’na yeni gelmişti.

Aynı gün iki bombardımandan sağ kurtulan Lurin, 16 Ekim’de, yakın ailesiyle birlikte yaşadığı binayı yerle bir eden saldırıda öldürüldü.

Çalışmak için Kıbrıs’ta olan nişanlısının ifadesine göre, Lurin bulunduğu ev vurulduğunda bir odada namaz kılıyordu.

Nişanlısı, “Namaz kılarken öldürüldü, eskiden bir beyaz elbisesi vardı ve onu giyerdi ama şimdi beyaz bir kefen giyiyor " diyor.

 

Bu şekilde devam eden basın açıklaması Uz. Dr. İsa Üzüm’ün ;

‘’Merak etmeyin bu yaptıklamızın kesinlikle anlamı var. Gazze neredeyse her konuda ayna olup adeta bir hoca olup bir ders okutmakta. Hem yahudiler hem batı için bumerang etkisi yaşatmakta. Bundan sonra dünyada hiçbir yer soykırımcılar için güvenli değildir. Savaşın Hatay sınırına yani Anadolu topraklarına sadece 161 km yaklaştığı topraklardayız. Tarihini hatırlamayan dağıtılır ve istila olunur. anadolunun istila edilme ihtimali vardır. Arzı mev’ud toprakları içersinde 22 şehrimiz bulunmakta. Gazze dün vatan toprağı dediğimiz Anadolu toprağıdır, maya Anadolu mayasıdır ve Anadolu insanı olarak tüm algıları bir kenara bırakarak bu topraklar ile ünsiyet kurmamız gerekmektedir. Sahip olduğumuz müstesna kimlik ve milli manevi değerlerimizle bir anne bir baba bir yetişkin olarak yetişememe olayından kurtulmalıyız. Biz tüccar bir millet değiliz, meşhur olduğumuz kimlik çok başka. Biz bu soykırımı tolere edemiyoruz, kimse tolere edemez, etmemeli.

  • Sabırla ve azimle zulme karşı duranlar olacağız.

    Hepinize katılımlarınızdan dolayı ayrı ayrı teşekkürü bir borç bilirim. İyi ki zulme karşı duranlar var. İyi ki varsınız. Bir arada olduğumuz bu güzelliğe Rabbim ve melekleri şahit olsun ve bizleri cennetinde de buluştursun’’ sözleri ile son buldu.

     

     

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.